3 Eylül 2011

Korku filmi tadında milli heyecan

Ne sebeptendir bilmiyorum, maçın genelinde sahada çok isteksiz bir milli takım vardı. Tamam rakip kapalı oynuyor, sahasına gömülüp boş alan bırakmıyor da milli takımımız da maçın genelinde rakibi açmak, gol bulmak için aşırı çaba sarf etmedi. Buna ligin geç başlamasından ötürü sahadaki futbolcuların birçoğunun maç eksiği, sakatlıktan ötürü kadro da olmayan futbolcular da eklenince maç boyu ölüp ölüp dirildik. 

İlk bölümlerde forvetleri dahil yarı sahasına gömülen Kazakistan’a karşı kanatlardan, özellikle de Arda kanalıyla yüklenmeye çalıştı milli takım. Fakat Arda topu her ayağına aldığında minimum 2-3 kişiyle marke edilince bireysel yetenekleriyle takıma katkı sağlaması pek mümkün olmadı. O da daha çok derine inip orta açmaya çalıştı, birkaç kez de bu yolla rakip ceza sahasında tehlikeye yol açtık. Bunun yanı sıra arkaya atılan uzun toplara Burak’ın yaptığı koşular da pozisyona girmek adına denenen bir başka yoldu. Nitekim gol de bu şekilde gelişti, geçen yıl Trabzonspor’dan alışık olduğumuz üzere yine bir Selçuk&Burak organizasyonu izledik, bir uzun top, Burak’ın koşusu, mücadelesi biraz da rakip kalecini hatasıyla ilk golü bulduk.

İkinci yarı ufak tefek ataklarla ilerlerken bir anlık savunma zaafiyeti bize kontratak ve gol olarak geri döndü. Bir kalecinin başına gelebilecek en kötü şeylerden birini ikinci kez yaşadı Volkan. Geçen yıl Fenerbahçe’yi şampiyonluktan eden Burak’ın  sağ çaprazdan yaptığı orta-şut karışımı vuruştan yediği golün aynısını bu kez Kazak Konysbaev’in ayağından kalesinde gördü Volkan. Ve ecel terleri işte bu dakikadan sonra dökülmeye başlandı.

Maç boyunca zaten fazla yüklenmeyen Milli takıma karşı bir de rakibin golden aldığı gaz eklenince pozisyona girmek iyice zorlaştı. Güç bela kazanılan penaltı da direkte patlayınca umutlar giderek azalmaya başladı. Geriye kalan kısım milli takımın doldur-boşalt şeklindeki cılız ataklarıyla geçti. Şükür ki, son dakikada kazanılan frikikte Arda’nın golüyle kâbus son buldu ve bu 90 dakikalık korku filmi bir şekilde kayıpsız geçildi.

Maçla ilgili söylemeden geçemeyeceğim bir nokta var. Hiddink’in yaptığı değişiklere ciddi şekilde anlam veremiyorum. Yahu 50. Dakikada Mehmet Ekici’yi alıp Selçuk Şahin’i koymanın mantığı nedir biri açıklayabilir mi bana? Ya da golü yedikten hemen sonra girmesi gereken kulübedeki tek gol silahı Umut neden 82’de giriyor oyuna? Zaten berbat geçen maçta, kötü futbolu daha da körükledi bu iki hamledeki yanlışlıklar ve zamanlama hataları. 

Ufak bir genel değerlendirme yapmak gerekirse, başta da ifade ettiğim gibi, sahadaki futbolcuların birçoğu henüz resmi maç yapmadı, yanı sıra Nuri, Hamit, Gökhan Gönül gibi önemli eksiklerimiz var. İlerleyen dönemlerde bu futbolcuların takıma katılmaları ve diğer oyuncuların da tam anlamıyla hazır hâle gelmesiyle milli takımda olumlu anlamda değişiklikler illa ki olacaktır.

Hiç yorum yok: