8 Mart 2013

Profesör Wenger

70'li yıllarda Arsenal, Herbert Chapman zamanındaki şaşaalı dönemin oldukça uzağındaydı. Benimsediği savunma ağırlıklı futbol yapısıyla hemen yer yerde "sıkıcı, sıkıcı Arsenal" tezahüratlarına maruz kalıyordu. Öyle ki, takımın bu sıkıcı futbol stili o dönemki komedyenlerin espri malzemesi haline gelmişti.

Aynı dönemde şimdilerde "futbol profesörü" olarak anılan Wenger açısından ise futbolculuk kariyeri pek de parlak gitmiyordu. Wenger, Fransa üçüncü liginde yarı profesyonel olarak sürdürdüğü futbol kariyerinden ümidi kesmiş olacak ki aynı süreçte birçok futbolcunun aksine Strasborg'ta ekonomi üzerine üniversite eğitimi almıştı. Futbolculuk kariyerinin bitimiyle başladığı teknik adamlıkta ise bilhassa ilk dönemlerde yine şimdiki popülaritesinin oldukça uzağındaydı.

Kariyeri adına dönüm noktası ise kuşkusuz 1996 yılında Arsenal'a attığı imzaydı. Arsene Wenger, 1996 yazında Highbury Stadı'nın çimlerine adım attığında birçok Arsenal'lı tarafından fazla tanınmadığı gerekçesiyle burun kıvrılsa da bu anlaşma, Arsenal adına Chapman sonrası geç gelen bir "ikinci bahar"ın başlangıcıydı. Arsenal, Wenger öncesi dönemde de fazla sık olmasa da kupalar ve şampiyonluklar kazanan bir takımdı. Fransız teknik adam kazandığı 11 kupayla kulüp tarihinin en başarılı menajeri konumunda olsa da burada bu başarılardan çok daha mühim işlere imza attı. Altyapıya ön planda tutan ve genç futbolculara ekstra önem veren futbol felsefesiyle Arsenal ve dünya futbolu vitrinine sayısız yıldız kazandırdı, antrenman ve futbolcu sağlığı konularına uyguladığı farklı yöntemleriyle yeni bir soluk getirdi. Hepsinden daha önemlisi, takımın onyıllardır süregelen ve oldukça sıkıcı olarak nitelenen futbol geleneğini yıkıp yerine bol pas yapmaya dayalı, süratli ve seyir zevki yüksek bir hücum futbolu -bilinen adıyla total futbol- anlayışını hakim kıldı.

Elbette bunları gerçekleştirirken, 98 ve 2002 yıllarında kazandırdığı çifte kupa(FA Cup ve lig şampiyonluğu), 2004'te gelen lig şampiyonluğu ve 2006'da çıkılan Şampiyonlar Ligi finaliyle Arsenal'ı dünyanın zirvesindeki kulüpler arasına soktu. Şimdilerde ise 2005'ten bu yana kupa yüzü görmeyen Arsenal'da bazı taraftar kesimlerinde homurdanmalar başlarken, Fransız teknik adamın artık miyadını doldurduğu eleştirileri yüksek sesle dile getirilmeye başlandı. Hatta dönem dönem Emirates'te "Wenger istifa" tezahüratları bile duyulmaya başlandı.

Kulübün bulunduğu konum dolayısıyla beklentiler hayli yüksek ve doğal olarak kupaya hasret geçen sekiz yıllık süreç Topçular'ın canını sıkmış durumda. Ancak işte tam da burada atlanan bir nokta var; Arsenal taraftarı, kulübünden sözgelimi bir Avrupa kupası bekliyorsa yahut daha kaliteli bir futbol, bu beklentiyi borçlu olduğu yegane isim de Wenger'in ta kendisi. Yukarıda da anlatmaya çalıştığım üzere bugün Arsenal, futboluyla göze hoş gelen bir takım konumundaysa, 15 yıldır sektirmeden her sezon Devler Ligi'nde boy gösteriyor ve dünyada futbolun zirvesindeki takımlar arasında anılıyorsa tüm bunların mimarı Arsene Wenger'dir.

Nispeten başarısız geçen bu dönemde Wenger'in hataları, yanlış kararları elbette oldu. Fakat icraatlarıyla Topçuları adeta baştan yaratan Wenger bir bocalama dönemi yaşıyor diye tek kalemde silinip atılacak bir teknik adam değil. Takımının futbol felsefesinde yaptığı köklü devrimin yanı sıra kazandırdığı kupalarla Arsenal tarihinin yarısını tek başına yazan bir adam Wenger, bir Arsenal efsanesi.

Nitekim Arsenal yönetim kurulu başkanı Ivan Gazidis'in yakın dönemde hem Wenger hem de kulübün transfer politikasına yönelik eleştirilere cevaben yaptığı açıklamasında kullandığı "son 15 yılda kulüplerin harcadığı parayla sergilediği performansa yönelik bir karşılaştırma yaparsanız, Arsenal'ın her zaman olumlu sonuçlar elde ettiği göreceksiniz. Bunlar tesadüf olamaz. Oyuncularının değerini iyi bilen bir teknik direktöre sahibiz ve takım yönetmeyi gayet iyi biliyor" ifadeleri kulübün Wenger'e olan güveninde hiçbir eksilme olmadığını kanıtlar nitelikteydi.

Son olarak kazanmak uğruna her yolun hak görüldüğü günümüz "modern" futbolunda altyapıyı, genç futbolcuları, güzel futbolu; başarıdan öncelikli düşünen Wenger gibi ustalara da ihtiyaç var ve varsın eskisi gibi kupalar kazanmıyor olsun ama Arsenal maçlarını izlemek hala çok keyifli!